reklam

28 Eylül 2015 Pazartesi

Hayatı bir de Bu HIZ da izleyin !!

Hayatı yavaş yavaş hiç izlediniz mi?
Bir de bu hız da izleyin bakalım..


27 Eylül 2015 Pazar

Kanlı Ay tutulması gerçekleşti!

"Kanlı Ay tutulması" ne zaman? Türkiye'den izlenebilecek mi?

"Kanlı Ay tutulması" ne zaman? Türkiye'den izlenebilecek mi?

Pazar gününü pazartesine bağlayan gece, ay bu kez 
‘süper ay tutulması'yla karşımıza çıkacak. 

Tutulma ise ayın dünyaya en yakın olduğu 
zamanda gerçekleşecek.
Tutulma Türkiye’den izlenebilecek mi?
Hasat ayı olarak adlandırılan ve ayın dünyaya en yakın olduğu zamanda gerçekleşecek olan ‘süper ay’ tutulmasına çok az kaldı. 27 Eylül Pazar gününü 28 Eylül Pazartesi’ne bağlayan gecede gerçekleşecek olan ay tutulması, saat 03:00’te başlayacak. Eğer hava bulutlu değil ise tutulma Türkiye’den de gözlenebilecek. Kanlı ay tutulmasını merak edenlerin bu saatleri kaçırmaması gerekiyor. Çünkü bir dahaki kanlı ay tutulması 2033 yılında gerçekleşecek.
Süper Ay tutulması ne demek?
Süper ay tutulması, ayın dünyaya en yakın olduğu ve çok daha parlak göründüğü zamanda meydana geliyor. Ay tutulmasında Dünya, Güneş ile Ay'ın arasına girip, Ay'ın üzerine gölgesinin düşmesiyle oluyor. Süper Ay tutulması ise bu iki olayın aynı anda meydana gelmesiyle yaşanıyor. Bu tutulma sırasında Dünya'nın arkasından gelen Güneş ışınları Ay'ın kızıl renğe bürünmesine neden oluyor. Bu nedenle bu olay, 'Kızıl Ay tutulması' ya da 'Kanlı Ay tutulması' olarak da biliniyor.
Hava bulutsuz olursa Türkiye’den de izlenebilecek
28 Eylül Pazartesi günü sabah karşı saat 03:00’te başlayacak olan tutulma, NASA verilerine göre 1 saat 11 dakika sürecek. Eğer hava şartları uygun olursa, tutulma Türkiye’den de izlenebilecek. Ay yüzeyinin en çok gölgede kaldığı an ise saat 5:57'de gerçekleşecek. Kanlı ay tutulması, Türkiye’den 03:00 ile 06:30 saatleri arasında izlenebilecek.
Bir sonraki tutulma ne zaman olacak?
Ay tutulmaları her dönemde insanların ilgisini çekti. 1900 yılından bu yana ise 5 kez süper ay tutulması yaşandı. Son Süper Ay tutulması ise bundan 33 yıl önce, 1982'de meydana geldi. Uzmanlar, bir sonraki tutulmanın ise 2033 yılında gerçekleşeceğini belirtiyor.

24 Eylül 2015 Perşembe

AKPARTİ 2015 Seçim Müziği-Haydi Bismillah

Chp Bu seçim müziğini YSK'ya şikayet etti. Ve ysk Dini İstismar olarak algılamakta. Engelleyemeyeceksiniz !!!



Kabede İzdiham: Yüzlerce ölü ve yaralı var

Mina'da izdiham: Yüzlerce ölü ve yaralı

Mekke'de Hac ibadeti için hacı adaylarının bulunduğu Mina'da yaşanan izdihamda 753 kişi öldü, 887 kişi yaralandı.


Suudi Arabistan'ın Mekke kentinin dışında yer alan Mina'da 204. sokakta yaşanan izdihamda 753 kişi hayatını kaybetti. 887 kişi yaralandı.
Ölen hacıların önemli bir bölümünün kaçak yolla gelen Afrikalı kişiler olduğu ve kimliklerinin belirlenemediği açıklaması yapıldı.

HACI GRUPLARI ANİ KARŞILAŞTI, KÖPRÜDEN DÜŞENLER OLDU

Suudi yetkililer, izdihamın, Kabe’den şeytan taşlama alanına giden 204 ve 223 numaralı caddelerin kesişiminde, hacı gruplarının aniden karşılaşması sonucu yaşandığını açıkladı.  Ölü sayısının artmasının sebeplerinden biri de izdiham sonucu hacıların köprüden düşmesi oldu. Şeytan taşlama ibadetini yapan hacıların 3. kattaki şeytan taşlama alanından zemin kata inip Mekke'ye giden ana çıkışa ulaşmak istediği sırada yürüyen merdivenlerde meydana geldiği belirtildi.
Ölen ve yaralananların tahliyesi için olay yerinde çalışmaların sürdüğü, bölgeye sevk edilen 4 bin personelin 200 ambulansla olayda hayatını kaybedenleri ve yaralananları hastanelere taşıdıkları bildirildi.
Faica sonrası bölgeye çok sayıda ambulansın gönderildiği ve yaralıların hastaneye kaldırıldığı belirtildi. 
Ölü sayısının artmasından endişe ediliyor. 220 ambulans ve 4 bin kurtarma görevlisi olay yerinde.
Mekke'de bulunan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr Mehmet Görmez, ve Diyanet İşleri Başkanlığı yetkilileri Türk hacı adaylarının durumları ile ilgili bilgi toplanması adına bölgede bir kriz masası oluşturdu.  
İŞTE İZDİHAMIN İLK GÖRÜNTÜLERİ:

DİYANET YETKİLİLERİNDEN TÜRK HACI ADAYLARIYLA İLGİLİ AÇIKLAMA 

Diyanet İşleri Başkanlığı yetkililerinden alınan bilgilere göre, Türk hacı adaylarının bulunduğu kafileler şeytan taşlamaya gece yarısından sonra gitti, facia ise sabah saatlerinde yaşandı. Kafilelerden bağımsız Türk hacı adaylarının bölgede bulunup bulunmadığı ise henüz netlik kazanmış değil. 
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Ekrem Keleş, şu ana kadar Türk hacı adaylarından herhangi bir vefat haberi ulaşmadığını belirtti. 
İzdihamın yaşandığı 204 numaralı sokak, hacı adaylarının Mina'da şeytan taşladığı bölgeye giden iki anayoldan biri.  
2006 yılında yine aynı bölgede benzer bir facia yaşanmış, izdihamda 364 kişi hayatını kaybetmişti. 

22 Eylül 2015 Salı

Sonbahar Ekinoksu Nedir? Gece-Gündüz Eşitliği

23 Eylül tarihinde tüm dünyada gece  süresi ile gündüz süresi 12 saattir.Kuzey yarım kürede yani avrupa, rus ülkeleri ve kanada da yaz mevsiminin bittiğinin  belirtisidir. Bu tarihten sonra bu bölgelerde gündüzler 12 saat'in altına düşmeye başlar...

  • 23 Eylül durumuKuzey ve Güney Yarım Küre, Güneş ışınları öğle vakti Ekvator’a 90°'lik açı ile düşer. Gölge boyu Ekvator’da sıfırdır. Güneş ışınları bu tarihten itibaren Güney Yarım Küre’ye dik düşmeye başlar. Bu tarihten itibaren Güney Yarım Küre’de gündüzler, gecelerden uzun olmaya başlar. Kuzey Yarım Küre’de ise tam tersi olur. Bu tarih Güney Yarım Küre’de İlkbahar, Kuzey Yarım Küre’de Sonbahar başlangıcıdır. Aydınlanma çemberi kutup noktalarına teğet geçer. Bu tarihte Güneş her iki kutup noktasında da görülür. Dünya’da gece ve gündüz birbirine eşit olur. Bu tarih Kuzey Kutup Noktası’nda altı aylık gecenin, Güney Kutup Noktası’nda ise altı aylık gündüzün başlangıcıdır.
  • 20 Mart durumu: Kuzey ve Güney Yarım Küre, Güneş ışınları öğle vakti Ekvator’a 90°'lik açı ile düşer. Gölge boyu Ekvator’da sıfırdır. Güneş ışınları bu tarihten itibaren Kuzey Yarım Küre’ye dik düşmeye başlar. Bu tarihten itibaren Güney Yarım Küre’de geceler, gündüzlerden uzun olmaya başlar. Kuzey Yarım Küre’de ise tam tersi olur. Bu tarih Güney Yarım Küre’de Sonbahar, Kuzey Yarım Küre’de İlkbahar başlangıcıdır. Aydınlanma çemberi kutup noktalarına teğet geçer. Bu tarihte Güneş her iki kutup noktasında da görülür. Dünya’da gece ve gündüz süreleri birbirine eşit olur. Bu tarih Güney Kutup Noktası’nda altı aylık gecenin, Kuzey Kutup Noktası’nda ise altı aylık gündüzün başlangıcıdır.
Kaynak: vikipedi

21 Eylül 2015 Pazartesi

Osmanlı Padişahları Sıralı Liste






Ertuğrul Gazi - Osmanlı İmparatorluğunun Kurucu Bey'i

13. yüzyılın ortalarında Oğuzların Kayı boyunun lideri ve Osmanlı Beyliği'nin kurucusu olan Osman Bey'in babasıdır. 1199 yılında doğmuştur.
Anadolu SelçukluDevleti'nin Bizans İmparatorluğu sınırında bulunan uç emirliklerindeki Türk sayısı, 1243 yılında gerçekleşen Kösedağ Muharebesi sonrasında Anadolu'da başlayan Moğol baskısı sebebiyle artış göstermiş; buna paralel olarak Bizans topraklarına yapılan akınlar artmıştı. Bu akınlar sonucunda, Bizans topraklarında ikinci halka uc beylikleri kurulmaya başladı. 13. yüzyılın ikinci yarısında bu beyliklerin en güçlüsü konumunda olan ve Kütahya civarında hüküm süren Germiyanoğulları Beyliği, 1300'lere doğru Batı Anadolu'da fetihler yaparak üçüncü halka uc beyliklerinin kurulmasını sağladı. Sultan Öyüğü (günümüzde Eskişehir) bölgesinde, ucun en ileri hattı olan Söğüt'te yerleşen Türk boyunun başında Ertuğrul Gazi bulunmaktaydı. Ertuğrul Gazi'ye bağlı boyun bu bölgeye ne zaman ve nasıl geldiği kesin olarak bilinmemekle birlikte, konu hakkında farklı görüşler mevcuttur.


Süleyman Şah´ın oğlu Ertuğrul Gazi, Osmanlı Devletinin kuruluşunda büyük hizmetleri görülmüş bir şahsiyettir. Ertuğrul, babası gibi yiğit bir insandı.

Süleyman Şah, Fırat Nehrinde boğulunca, kardeşi Dündar´la birlikte Kayıhan Aşiretinin bir kısmını alarak, Urfa yolu ile, Diyarbakır´dan geçerek Erzurum civarında bulunan Pasinler ovasındaki Sürmeli Çukur yaylasına gelip, konakladı. Pasinler ovası Erzurum´un altı saat kadar doğusunda olup, merkezi Hasankale kasabasıdır.

Ertuğrul Gazi´nin başında Horasani bir kavuk, üzerinde ince tellerle örülü bir zırh, ayaklarında mavi çizme vardı. Arkasında tirkeşi ve elinde daima bir palası bulunurdu. Ertuğrul uzun boylu, geniş omuzlu, sert bakışlı bir askerdi.

Tuğrul, akbabaya benzer gagasıyla ve pençeleri çelikten esatiri bir kuştur. Avcı kuşlarının padişahı olduğu kabul edilir. Tuğrul, Oğuzların Talas kabilesinin bir totemi idi. Bu Tuğrul kelimesine bir (er) ilavesiyle Ertuğrul adı meydana gelmiştir. Ertuğrul, doğru kalpli adam anlamına gelmektedir.

Ertuğrul Gazi´nin başbuğluk ettiği Kayıhaniler Aşiretinde dört çeşit askeri kuvvet vardı. Bu kuvvetler Gaziler Alayı, Ahiler Alayı, Abdallar Alayı ve Bacılar Alayı idi. Gaziler, serdengeçtiler; Ahiler, sanatkarların yiğit alayları; Abdallar ise Alevî tarikatlarına mensup alaylar ve Bacılar da kadın alayları idi. Kayıhaniler Aşireti bu hali ile tam teşkilatlı seyyar bir site idi. Ayrıca aşiretin içinde Horasan Erenleri denilen alimler de bulunmakta idi.

Kayıhaniler, Sürmeliçukur bölgesinde tam iki yıl kaldılar. Buradan kalkarak Kayseri´ye ve daha sonra da Ankara´ya gelerek Karacadağ mevkiine yerleştiler. Kayıhanilerin Karacadağı´na gelişleri hakkında Müneccimbaşı Derviş Ahmet´in yazdığı Câmiü´d-Devle adlı tarihte şu bilgi verilmektedir:

"Kayıhaniler, Ankara civarında bulunan Karacadağ´a geldikleri sırada reisleri "Kayı Alp" idi. Bu aşiret, burada Çağbalık´a geldiler. Burada Kayı Alp öldü. Yerine "Sarkuk Alp" geçti. Bu da Kırşehir civarında Karahöyük´de öldü. Bunun yerine "Gök Alp" geçti. Bu da Şaraphane mevkiinde öldü. Bunun yerine "Gündüz Alp" geçerek Kayıları uç taraflarına yerleştirdi. Bu da Söğüt civarında öldü. Yerine oğlu Ertuğrul kabilesinin reisi oldu. Rumlarla birçok harpler yaptı..."

Bu bilgilere göre, Ertuğrul´un babası Süleyman Şah değil, Gündüz Alp´tir. Yine Rûhî Tarihi sağlam bilgi veriyorsa Ertuğrul Gazi´nin babasının adını Gündüz Alp olarak kabul etmek gerekmektedir. Fakat kaynaklar, babasının Süleyman Şah olduğunu kaydetmektedirler. Suriye hududumuzda bir de Süleyman Şah´ın mezarı mevcuttur. Belki Süleyman Şah, Ertuğrul´un atalarından biridir.

Kayılar. Ankara´daki Karacadağ yaylasına 29 Ekim 1231 tarihinde yerleşmişlerdi. Bu topraklar Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubat´a aitti. Bir müddet sonra Ertuğrul oğlu Sarubalı´yı, Sultan Alaeddin´e gönderdi.


Sarubalı´yı bazı tarihçiler (Savcı), (Sarıyatı), (Sarıbatı) diye de kaydetmişlerdir. Sultan Alaeddin, Sarubalı´ya, "Biz ne zaman Moğollarla savaşa girişirsek bize yardımda bulunursanız, buna mükafat olarak sizi uç beyi tayin ederim", diye bir vaatte bulundu.

O yıl Moğol ordusu Sivas´a doğru ilerlemekte idi. Nihayet Selçuklularla Moğol ordusu Sivas´ın Hafikkale civarında savaşa tutuştular. Ertuğrul bu harbi duyar duymaz kuvvetlerini alarak o tarafa gitti. Bir dağın yamacında iki ordunun çarpıştığını seyrettiler. Bunlardan bir taraf yenilmek üzere, diğer taraf da galip gelmekte idi. Bunu gören Ertuğrul Gazi maiyetindeki Koç yiğitlerine dedi ki:

Yiğitlerim hangi tarafı tutalım?
Bu soru üzerine kardeşi Dündür:
Galip tarafa geçelim... Onların zafer ganimetlerinden istifade ederiz... dedi.
Ertuğrul kaşlarını çatarak:
Türkün şanına, ancak mağlup olanlara yardım etmek düşer. Galibe yardım etmek ise insana ne şeref kazandırır, ne de mal... dedi.


Derhal mağluplara yardıma karar verildi. Kayı yiğitleri dağdan bir çığ gibi harp meydanına daldılar. Kılıçlar oynadı, oklar çekildi, kavga yeniden kızıştı. Çok geçmeden galipler mağlup duruma düştüler. Meğer ilk mağlup olanlar Selçuklular imiş. Bunları kısa bir zamanda galip bir duruma geçtiler, Moğollar ise perişan bir halde kaçtılar.

Kayıların bu yardımlarından Sultan Alaeddin çok memnun oldu. Kayı aşiretinin beyi olarak Ertuğrul´u tanıdı. Sultan Alaeddin. Ertuğrul Gazi´yi, Bizans hududuna uçbeyi tayin etti. Kayı kabilesine Söğüt kasabasını kışlak, Domaniç yaylasını da yaylak olarak verdi. Ertuğrul Gazi, Karacadağ´dan Kayı aşiretini alarak Söğüt´e geldi.

Ertuğrul Gazi, çok geçmeden, maiyetindeki kılıç erleri ile Bizanslılarla savaşa girişti. Bizanslılara ait, Sultanönü bölgesi ile Karacahisar´ı fethetti. Bu zaferleri duyan Anadolu´nun muhtelif bölgelerindeki kılıç erleri, Ertuğrul´un etrafında toplandılar. Hudut boyu serdengeçti akıncılarla doldu.

Ertuğrul´un değerli kumandanları şunlardı: Akçakoca, Konuralp, Turgut Alp, Saltuk Alp, Aykut Alp, Samsa Çavuş, Hasan Alp, Karamürsel, Akbaş, Kocaoğlan... Bu kumandanlar kuvvetleri ile gece–gündüz demeden Bizans´a doğru akınlarına devam ettiler.

Ertuğrul Gazi, bir gece bir rüya gördü. Rüyada, "göbeğinden bir pınar fışkırdı... Bu çıkan sular çoğalarak bir deniz halini aldı... Bu deniz, bütün dünyayı kapladı...".

Senin bir oğlun olacak; bu oğul bir devlet kurup, saltanatı ile dünyayı sarsacaktır.... dedi.

Nitekim o yıl içinde Ertuğrul´un karısı Hayme Ana, bir oğlan çocuk doğurdu. Bu çocuğun adını Otman koydular. Sonradan Otman, "Osman" adı ile anıldı. Ertuğrul´un diğer oğulları Sarubalı ile Gündüz Alp´tir. Küçük Osman, Söğüt kasabasında kılıç erleri arasında büyüdü. Beş yaşına geldiği zaman, bir gün babası onu, Konya´ya beraberinde götürdü. O gün Hazret-i Mevlânâ´yı ziyarete gittiler. Lakin o gün Mevlânâ pek üzgündü. Ertuğrul´u ve yanındaki oğlunu görünce şöyle deki:

Sultan Alaeddin, Baba İshak´ı kendine baba yaptıysa, ben de bu küçüğü kendime evlat edindim.

Mevlânâ; Osman´ı sevdi ve ona hayır duada bulundu. Ravzatü´l-Ebrar adlı tarihte, Ertuğrul hakkında şu malumat yazılıdır:

Ertuğrul Gazi, Söğüt´te oturuyordu. Bir gün köyleri dolaşmaya çıkmıştı. Akşam olunca İtburnu köyünde bulunan ulemâdan bir zâtın evinde misafir kaldı. Ev sahibi Ertuğrul´a fazlaca ikramda bulundu. Ertuğrul, gece yatacağı zaman rafta bulunan bir kitabı görüp, sordu:

Bu kitap nedir? Diye sordu. Ev sahibi:

Bu kitap, Tanrı tarafından Hazret-i Muhammed vasıtası ile, insanlara doğru yolu göstermek üzere gönderilen Kur´an-ı Kerîm´dir...dedi ve odadan çıkıp gitti.

Ertuğrul, serilmiş yatağa yatmayıp, Kur´an-ı Kerim´in önünde el bağlayıp, sabaha kadar ayakta durdu. Ancak güneş doğarken yatağa girdi. Uyur uyumaz bir rüya gördü. Rüyasında bir pîr ona:

Sen, Tanrı sözü olan Kur´an-ı Kerîm´e halis bir kalp ile saygı gösterdin; bunun için sana mükafat olarak evlat ve torunlarına padişahlık verildi. Bütün neslin aziz olsun... dedi.


Ertuğrul, bu sözlerin dehşetinden uyandı. Ev sahibine de bu rüyasını anlattı. Osmanlı Devletinin Kuruluşu adlı bir eser yazan İngiliz tarihçisi Gibbons, bu hadiseyi ele alarak, Ertuğrul Gazi´nin Müslüman olmayıp, Şaman dininde olduğunu yazmaktadır. Halbuki bu fikir yanlıştır.


Ertuğrul Gazi, hudut boyunda Bizanslılarla durmadan savaştı. Fakat kılıcının hakkı olarak kazandığı bu yerleri Selçuk Sultanına verdi.

Ertuğrul Gazi, bu savaşları ile Osmanlı Devletinin arsasını hazırlamıştı. Ertuğrul, artık iyice ihtiyarlamış, işlerini büyük oğlu Gündüz Alp´e bırakmıştı. Küçük oğlu Osman da, serhat boylarında düşmanlarla çarpışmakta idi.

Nihayet her fani gibi, Ertuğrul Gazi de 1281 tarihinde 92 yaşında vefat etti. Ona, Söğüt´te güzel bir Türbe yaptılar. Türbesi Bilecik ili Söğüt ilçesinin 1 km. doğusunda bulunmaktadır. Her yıl, Eylül aylarında Söğütlüler, Ertuğrul Gazi için bir tören yaparak türbesini ziyaret etmektedirler.
Ertuğrul Gazi Türbesi, 1890
Ruhî Tarihi'ne göre Ertuğrul Gazi veya atalarının önderliğindeki 340 kişilik Türk boyu, Selçuklular ile birlikte Türkistan'ı terkedip Anadolu'ya gelerek Engüri (günümüzde Ankara) civarındaki Karacadağ eteklerine yerleşti. 1222-1230 yılları arasında, İznik İmparatoru III. Yannis Vatatzes ile Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubad arasında Sultan Öyüğü ve Engürü civarında gerçekleşen mücadelelerden haberdar olan Ertuğrul Gazi, orduya hizmet amacıyla çarpışmalara katıldı, bu kapsamda Karacahisar'a yapılan kuşatmada yer aldı. Bunu memnuniyetle karşılayan I. Alâeddin Keykubad, Ertuğrul Gazi'yi akıncı başı yaptı. 1230 yılında,Harezmşahlarla yapılan Yassı Çemen Muharebesi ve Moğollarla yapılan Kösedağ Muharebesi sebebiyle I. Alâeddin Keykubad ile III. Yannis Vatatzes arasında barış sağlandı. Kısa süre sonra I. Alâeddin Keykubad, Ertuğrul Gazi veya atalarına Söğüt'ü kışlak,Domaniç'i yaylak olarak verdi. Ertuğrul Gazi akınlarına buradan devam ederken, I. Alâeddin Keykubad'ın ayrılmasının ardından Karacahisar elden çıktı. Bunun üzerine Ertuğrul Gazi, yerli tekfurlarla uzlaşma yoluna gitti. Ruhî Tarihi'nde yer alan bu bilgileri Neşrî, Ruhî'den aktarmaktadır. Âşıkpaşazâde ise bu anlatılanları kısaltmış ve içeriğini değiştirerek, yaşananları Osman Bey dönemine nakletmiştir. Başka bir hikayeye göre ise Sürmeli Çukur (Aras Nehri vadisi) veya Ahlat'tan Engüri civarındaki Karacadağ eteklerine yerleşen Ertuğrul Gazi ve aşireti, burada bir süre kaldı ve İznik İmparatoru III. Yannis Vatatzes'e karşı I. Alâeddin Keykubad'ın ordusunde yer aldı. Ancak Moğol saldırıları sebebiyle I. Alâeddin Keykubad'ın Konya'ya dönmesinin ardından Ertuğrul Gazi'ye Söğüt'ü kışlak, Domaniç'i yaylak olarak tayin etti.
Oğlu Osman Gazi 1299 yılında, merkezi Söğüt olan Osmanlı Beyliği'ni kurdu. Söğüt'te vefat eden Ertuğrul Gazi'nin, oğlu Osman Gazi tarafından yaptırılan bir türbesibulunmaktadır.
Kaynak: MEB

Dünyanın 7 harikası

Dünyanın Yedi Harikası, tamamı insanoğlu tarafından inşa edilmiş, olağanüstü antik yapı ve yapıtlardır. AyrıcaAntik Dönemin Yedi Harikası adıyla da bilinir. İlk olarak MÖ 5. yüzyılda tarihçi Herodot tarafından ortaya atılan bir kavramdır. MÖ 4. yüzyılda Sidon'lu Antipatros tarafından ilk olarak "Dünya'nın yedi harikası üzerine" (Περὶ τῶν Ἑπτὰ Θεαμάτων) adlı eserle oluşturulmuştur. Günümüzde geçerli kabul ettiğimiz 7 harika listesi, MÖ 2. yüzyılda son şeklini almıştır.
Günümüzde, Dünyanın Yedi Harikası'ndan sadece Keops Piramidi ayaktadır. Diğerleri yangın ya da deprem gibi nedenlerle yok olmuşlardır.
Giza Piramitleri'nin üçü birden Dünyanın Yedi Harikası listesine dahil değildir. Piramitlerden sadece Keops Piramidi bu listeye girmiştir. Keops Piramidi, 4. Hanedanlık zamanında MÖ 2560 yılında Firavun Khufu (Keops) tarafından yaptırıldı. Yapımının 20 yılı aştığı sanılmaktadır. Piramit yapıldığında 145,75 m yüksekliğindeydi. Yapıldığından itibaren 43 yüzyıl boyunca dünyadaki en yüksek yapı olarak kayıtlara geçmiştir. Keops Piramidi ilk inşa edilen olmasına rağmen dünyanın yedi harikası arasında günümüzde ayakta duran tek yapıdır.

Babil'in Asma Bahçeleri


MÖ 7. yüzyılda Babil kralı Nebukadnezar tarafından yaptırılmıştır. Babil'in çorak Mezopotamya çölünün ortasında, ağaçlar, akan sular ve egzotik bitkilerin bulunduğu çok katlı bir bahçedir. Coğrafyacı Strabo'nun 1. yüzyıldaki tanımına göre:
"Bahçeler birbiri üzerinde yükselen büyük direklerden oluşuyordu. Bunların içleri çukurdu. Büyük bitkilerin ve ağaçların yetişebilmesi için toprakla doldurulmuştu. Kubbeler, sütunlar ve taraçalar pişmiş tuğla ve asfalttan yapılmıştı. Yüksekteki bahçeleri sulamak için Fırat Nehri'nden zincir pompalarla su yukarılara çıkarılıyordu. Bu şekilde üst seviyelere taşınan su, bahçeleri sulayarak teraslardan aşağıya yukarı çıkarılıyordu.Söylentiye göre Nebukadnezar bu yapıyı sıla hasreti çeken karısı Semiramis için yaptırmıştır. Semiramis Medeskralının kızıdır. Söylentiye göre Mezopotamya'nın düz ve sıcak ortamı onu bunalıma itmiş, kral da karısının hasretini sona erdirmek için yapay dağların olduğu, suların aktığı yemyeşil bir bahçe yaptırmıştır.
Babil'in Asma Bahçeleri'nin günümüze gelen kesin izleri yoktur. Fakat, bölgede araştırma yapan arkeologlar, Babil'deki sarayın kuzeydoğusunda görünüşü garip olan temel ve tonozlar buldular. Bunların Babil'in Asma Bahçelerine ait olup olmadığını düşünülmektedir. Babil'in Asma Bahçeleri, klasik yazarlar tarafından ayrıntılı bir şekilde tanımlanmıştır. Günümüzde bu tanımlara göre çizilen resimler bulunmaktadır. Sanılanın aksine efsanevi bahçeler bir yerlere asılı değil, sadece sütunlarla desteklenen taraçalar üzerinde kurulmuştur.

Zeus Heykeli

Olimpia'daki Zeus Heykeli
Zeus Heykeli M.Ö. 450 yıllarında, adına olimpiyat oyunları düzenlenen Tanrıların kralı Zeus için, Olimpiyatlar'a ismini veren Olimpia'da yapılmıştır. Zeus Heykeli, bir tahta iskelet üzerine altın, fildişi ve metal parçalar yerleştirilerek Partenon'un içinde yapılmıştır. Heykelin oturduğu taban 6,5 m genişliğinde ve 2 m yüksekliğinde, heykelin kendisi ise 12 m yüksekliğindeydi. Büyük bir yangın sonucunda yok olmuştur.

Rodos Heykeli


32 metre yüksekliğinde, demir ve taşla desteklenmiş bronzdan yapılmış bir heykeldir. Rodoslular tarafından Güneş Tanrısı Helios'a ithafen yapılmıştır. Yapılışından yok oluşuna kadar yalnızca 56 yıl geçmesine rağmen, Rodos Heykeli dünyanın yedi harikasından biri olmayı başarmıştır. Bunun en büyük sebebi, devasa bir heykel olmasının yanı sıra Rodos adasındaki insanlar için beraberliğin simgesi olması idi. Rodos Heykeli’nin yapılması tam 12 yıl sürmüş ve heykel MÖ 282 yılında bitirilmiştir. Liman girişinde bulunan heykel MÖ 226 yılında bir deprem sonucunda en zayıf noktası olan dizinden kırıldı. Rodoslular, Firavun Ptolemy III Eurgetes’den restorasyon için yardım teklifi aldılarsa da, bir kâhine başvuruldu ve yardım reddedildi. Neredeyse 900 yıl boyunca heykel harabe halinde kaldı. 654 yılında Araplar Rodos’u feth ettiler. Heykelden kalanları Suriyeli bir Yahudi’ye sattılar.[kaynak belirtilmeli].

İskenderiye Feneri


İskenderiye Feneri
Tehlikeli kıyı şeridi boyunca gemicileri yönlendirmek amacı ile Mısır'ın İskenderiye kenti kıyısındaki Faros (Pharos) adasında yapılmıştır. Proje Büyük İskender'in komutanları Ptolemy Soter zamanında MÖ 290 yılları sonunda başlamış, ölümünden sonra oğlunun hükümdarlığı zamanında bitirilmiştir. Şehrin batı limanında bulunan fener yaklaşık 166 m yüksekliğindedir. Sadece harikaların değil bugüne kadar yapılmış fenerlerin de en yükseğidir. Gemicilik için güvenli bir ortam sağlamak isteyen Yunan tüccar Sostratus tarafından finanse edilmiştir. Fener'in en gizemli yanı, gündüzleri bile güneş ışığını denize yansıtmak amacı ile tasarlanmış cilalı bronz aynalarıydı. Geceleri ise aynaların önünde ateşler yakılıyor, böylece aynanın yansıttığı ışık gece yaklaşık 50 km mesafeden görülebiliyordu. Yapı, bir dizi depreme kadar bozulmadan kaldı. Fakat depremler ve doğal şartlar sonunda çöktü. Üst kısmı 955 yılında bir deprem ve fırtınada kopan fenerin gövde kısmı da 1302'de başka bir depremde çöktü. En sonunda 1480 yılında Memlük Sultanı Kait-bay tarafından fenerin olduğu yere yapılan bir kalede malzemeleri kullanılmak üzere tamamen yıkıldı. Fakat Dünya'nın Yedinci Harikası olmayı başarmıştır.

Kral Mausollos'un Mezarı (Halikarnas Mozolesi)

Kral Mausollos'un Mezarı
Halikarnas Mozolesi, Kral Mausollos için karısı ve kız kardeşi tarafından yaptırılmış bir mezardır. Bodrum civarında yapılmış ve yapımı MÖ 350 yılında tamamlanmış. Tabanın üstünde kenarları heykellerle süslenmiş basamaklı bir podyum bulunuyordu. Süslü su mermerinden yapılmış lahit ve mezar odası, podyumun üstünde bulunuyordu ve İyonya tarzı kolonlarla çevrilmişti. Sıra sütunlar, yine heykellerle süslenmiş bir piramit çatıyı destekliyordu. Dört tane savaş atıyla çekilen bir savaş arabası heykeli ise piramidin tavanını donatıyordu. Halikarnas Mozolesi'nin toplam yüksekliği 45 m. idi ve 4 tarafındaki 4 heykelin her birini ayrı bir heykeltıraş yapmıştı. Bu heykeller, tanrıların değil de insanlar ve hayvanların heykelleri olmasından dolayı tarihte özel birer yer tutarlar. 16. yüzyıl boyunca Halikarnas Mozolesi iyi bir durumda korundu. 15. yüzyılda Haçlı Seferleri sırasında St. John şövalyeleri bölgeye geldiler ve bugün Bodrum Kalesi olarak geçen büyük bir kale yaptılar. Bu kalenin yapımında Halikarnas Mozolesi'nin nerdeyse bütün taşları kullanıldı.

Artemis Tapınağı

Efes'te bulunan tapınağın temelleri MÖ 7. yüzyıla dayanmaktadır. Pazar yeri ve dini müessese olarak kullanılıyordu.
Artemis Tapınağı,
(Yunanca: Artemision; Latince: Artemisium) aynı zamanda Diana Tapınağı olarak da bilinir. Tanrıça Artemis'e ithaf edilmiş tapınak Efes'te milattan önce 550 yıllarında tamamlanmıştır. Tapınak tamamen mermerden inşa edilmiştir. Dünyanın yedi harikasından biri sayılan tapınaktan[1] geriye bugün sadece bir iki mermer parçası kalmıştır. Türkiye'deki antik kent  Selçukİzmir'de bulunmaktadır.
Tapınak Lidya Kralı Kroisos tarafından başlatılmış 120 senelik bir projenin eseridir.[2] Dünya'nın yedi harikasını derleyen Sidon'lu

Diğer listeler

Yeni harikalar

İsviçre merkezli "New7Wonders Vakfı", dünyanın yeni 7 harikasını belirlemek için başlattığı yarışmaya 21 finalist eser katıldı. Dünyanın dört bir yanından yaklaşık 100 milyon kişi cep telefonu ve Yeni Yedi Harika, New7Wonders.com adlı internet sitesinde 6 yıl boyunca oy kullanarak dünyanın yeni 7 harikasını seçti. Oylama 7 Temmuz 2007'de (07/07/07) sona erdi. Cep telefonu ve internet oylarıyla belirlenen dünyanın yeni 7 harikası, Portekiz'in başkenti Lizbon'da ilan edildi. Dünyanın yeni 7 harikası; Ürdün'deki Petra Antik Kenti, Çin Seddi, Brezilya'daki Kurtarıcı İsa Heykeli, Peru'daki Machu Picchu Antik Kenti, Meksika'daki Chichen Itza Piramidi, İtalya'nın Roma kentindeki Kolezyum ve Hindistan'daki Tac Mahal anıtmezarı şeklinde sıralandı.




Petra antik kenti
Çin seddi
Kurtarıcı İsa heykeli
Machu Picchu


Chichen Itza
Kolezyum
Tac Mahal













Kaynak: 1- Vikipedi
              2-New7Wonders Foundation